Bizimkinin adı Zazu. Tüylü kardeşim. Nüfus cüzdanında öyle yazıyor: Adı: Zazu. Soyadımız aynı. Tekir kedi Zazu gayet şahsına mırnav; o isterse seviliyor, işine gelirse seslenmelerimize tepki veriyor. Aslında iki solumuzdaki evin kedisiyken, gel zaman git zaman, önce ikametini bizim eve aldırıyor, sonrasında bizimkiler nüfusularına da alıyor.
Zazu gün içinde zamanının önemli bir bölümünü uyuyarak geçiriyor. O nedenle
geceleri daha hareketli. Öte yandan, en azından yılın bu zamanı, öğle
saatlerine doğru evin önündeki çiçeklerin arasına saklanıp kafasının üzerinden
gelip geçen kırlangıçları sözümona avlamaya çalışmak gibi bir ritüele de sahip.
Genelde bu çalışmalar hüsranla sonuçlanıyor. Kırlangıçlar neşe içinde alçak
uçuşlarına devam ederken, Zazucuk sonunda kös, kös kuru mamaya talim
ediyor.
Geçen gün bu düşüncelerle, yine başarısız bir av sonrası, takır tukur
mamasını yiyen Zazuya sırıtarak bakıyordum ki birden bana döndü. Ne var? Ne
sırıtıyorsun pişmiş kelle gibi? Bazılarımız da sabaha kadar barlarda dolanıp
sözümona hatun götürmeye çalışıp sonra kös, kös evdekine talim ediyor, gibi bir
şeyler mırıldandı. Önce şaşırıp acaba kiminle konuşuyor? diye etrafıma baktım.
Ama kimse yoktu. Sonra bir hışım, ağzında mama varken konuşma, deyip bastım
tokadı. Sana ne lan benim özel hayatımdan? Hem uzun süredir barlara da
gitmiyorum. Ya senin özel hayatına ne demeli? Kısaca yok, sıfır. Salak kedi!
Duyan da Şerafettin konuşuyor sanır. Hıh! Kim bilir beni kiminle karıştırdı?
Nalet olsun seninle kardeş olduğumuz güne.
İki yan komşumuz besledikleri 5 kedi ve 3 köpekle apayrı bir kategorideler.
Evlerini, kapılarını çalan tüm sahipsiz ya da terkedilmiş kedi ve köpeğe açan
bu komşumuzun başvuru sahiplerinde aradıkları tek şart kısırlaştırmayı kabul
etmeleri. Öte yandan bu talepleri diğer tarafımızdaki komşumuz ‘Müzeciler’
tarafından sürekli eleştirilmekte. Kendileri karı koca arkeolog olmasına rağmen
ebeveynlerim onları ısrarla ‘müzeciler ‘diye dillendiriyor. Müzecilerin de bir
köpeği var. Adı Hera.
“Rheia
Kronos’un yatağına girince
Şanlı evlatlar
doğurdu ona:
Hestin,
Demeter, ve altın sandalli Hera”
Mitolojide geçen o eski günlerini belli ki mumla arıyor: Günümüzün Hera’sı,
ön ayaklarını ileriye, arka ayaklarını da geriye uzatarak güneşlenmeyi seven
küçücük ve simsiyah bir bulldog. Altından sandal falan da göremedik, tek
varlığı boynundaki tasması. Arkeologlarımızdan daha iyi mi bileceksiniz?
Gelelim 5 kedi ve 3 köpeğe. Kedilerin 3 tanesi hakkında hiçbir fikrim yok,
dışarı çıkmıyorlar, hep evdeler. Sadece varlıklarından haberdarım. Diğer ikisi
Can ve Vilma. Can, bazı komşular tarafından ‘Dombili’ olarak da biliniyor.
Hareketleri ve vücut yapısı itibariyle minyatür bir kaplan gibi. Öte yandan
kendisi ayırdında olmasa da Babamın en azili düşmanı. Zazu’yu her kafası
bozulduğunda dövdüğünden, Babam karşılaşınca
Can’ı taş, sopa artık eline ne geçerse kovalıyor. Can da, anladığım
kadarıyla, korkmuş gibi yapıyor. Aslında pek de sallamıyor olan biteni. Hala
bizim bahçede umarsızca geziyor, arada fırsatını buldu mu Zazu’nun mama
kabından besleniyor Bu arada ‘Can’ ismi sizi yanıltmasın, kedimiz dişi. O dişi
bir kaplan.
Komşumuzun diğer kedisi de dişi. Adı Vilma. Vilma adeta gamsızlığın tüylü
ve kuyruklu hali. Tam bir gönül kedisi. Vilma öncelikle özel mülkiyet kavramını
dipten temelden reddediyor. Her açık kapıdan giriyor, kabul görüyorsa istediği
kadar kalıyor, odalar kapılar onun için hiç bir şey ifade etmiyor. İsteyene de
kendisini sorun çıkarmadan sevdiriyor.
Mahallenin en azılı çetesini oluşturan 3 haydut köpekten birisi Maske filminden
çıkmış gibi, sanırım Jack Russell Teriyer, diğeri Border collie kırması.
Sonuncu ufarak köpeğin cinsi ile ilgili kimsenin bir fikri yok ama kendisi her
daim sinirli. Geçen yaz ekibe dahil oldu.
Sahibi tarafından terkedilmiş, sürekli bunalım halde mahallede
belirmişti.
Önümüzdeki yoldan bir köpek geçmeye görsün, Jack, üst kat balkonları ile aynı seviyedeki, diğer taraftlarındaki komşularının terasının kiremit kaplı pergolesinin üzerinde yerini alıyor, Collie kendi balkonlarından ve çetenin son üyesi ama en azılısı Kovit (Evet ismi Kovit) ise çoğu kez, bizzat yola kadar inip, hep beraber avazları çıktığı kadar havlamaya başlıyorlar. Kovit bazen iyice coşup bizzat saldırıya geçiyor, hatta köpeklerin sahipleri tırsıp köpeklerini kucaklarına alırsa bu sefer de sahiplerini hedef alıyor. Yoldan günde ortalama 40-50 kere köpek geçtiğini varsayabilirsiniz.
Tatil sitesinde en yaygın evcil hayvan kesinlikle kediler. Çoğu, sitenin
ilgisine haiz, yazları, evlerin kedileri oluyorlar, kışları ise site yönetimi
tarafından ihtiyaçları karşılanıyor.
Uzak mahallelerin birindeki evde olup bitenler ise tamamen bambaşka bir
hikaye. Yaklaşık 80 kedi, hep beraber bir evde sahipleri yaşlı kadın ile
konaklıyor. Bu kedi sürüsünün sahibi, söylenene göre her yıl; Ortaköy’deki
evinden bu kedileri getirmek için bir kamyonet tutuyor, kedileri aracın kasasına
bindiriyor. Yeteri kadar mama, su artık nasıl organize ediliyorsa, saatlerce
yolculuktan sonra mekana ulaşılıyor. Bu arada bahsettiğim evin önünden birkaç
gün önce geçtim. Gerçekten evin sadece balkonunda 20-30 kediyi uzaktan ben bile sayabildim.
Sitemizde, geceleri ve sabahın erken saatlerinde, evlerin bahçelerinde
yaban eşekleri de görülebiliyor. Kimseye bir sıkıntı verdikleri yok. Gayet
kendi ekmeklerinde, mülayim hayvanlar. Kovitin onlardan öğreneceği çok şey var.
Yazlık site olduğundan eşekleri evcilleştirme gibi bir ihtiyaç kesinlikle yok.
Onların da görünürde, şu evlerden birine kapağı atalım gibi bir dertleri yok.
Bazen büyük kabahatlerini bahçelere bırakıyorlar o kadar.
Önümüzden geçen yol, diğer tarafındaki plajı ve hemen ilerisindeki denizi
cam ağaçları içinde yan yana sıralanmış evler ve bahçelerden ayırıyor. Yaklaşık
200 metre solumuzda ise ufak bir yarım ada site için iki ayrı koy oluşturuyor. Yarım adanın en
ince olduğu, yukardan bakıldığında, gayet egzotik görünen kısımda ise bu sene
site çalışanlarının simsiyah cins horoz ve tavuk yetiştirdiğine tanık oldum. Bu
site çalışanları ya da eşleri, bir şekilde edindikleri golf arabasıyla serbest
gezen belki bazen de yüzen tavukların, horozların mekanına gidiyor. Tavuklar
artık nereden çıkıyorlarsa birden çalıların arasından belirip onları
karşılıyor. Etraf toz duman, kum vesaire büyük bir kucaklaşma oluyor. Bu
görüşme kısa zamanda tamamlanıyor. Sonrasında golf arabası geldiği gibi gerisin
geri dönerken, tavuklar da birden ortadan kayboluyor. O arada ne olup bittiği
tam bir muamma. Böyle absürd bir olaya tanık oldum.
Evet. Pekala farkettiğiniz gibi, sitemizde eşek var, köpek var, kedi var ve
hatta horoz da var. Neden masal olmasın?
Bazı günlerde, güneş batarken bir sandalye çekiyorum bahçeye, çimlerin üzerine.
Zazu da gelip yanıma kuruluyor. Önce bakışlarımızı gökyüzüne çeviriyoruz. Şekil
ve renk değiştiren bulutlara ya da geçmekte olan kim bilir hangi uçağın
bıraktığı izlere bakıyoruz. Sonra, az ötemizde uçup giden bir martıya yoğunlaşıyoruz. Biz de onunla uzun
süre kanat çırpıyoruz. Ve denize, dalgalara çeviriyoruz bakışlarımızı sonra.
Belki de bir balık vücudunu iyice gererek zıplıyor dalgaların arasından. Zazu
ile ben de heyecanlanıyorum, doğruluyorum oturduğum yerden. Ardından tekrar
gevşiyoruz. Sonra önümüzdeki yoldan geçen bir kız çekiyor ilgimizi. Göz ucuyla
bir bakış atıyorum Zazu’ya. Hiç oralı olmuyor. Güneş uzakta dağların arkasında
kaybolurken bir rüzgar esiyor yolun kenarındaki palmiyelerin arasından ve
Zazu’nun bıyıkları titreşiyor. Uzanıp çenesinin altını okşuyorum. Bana dönüp
dostça, anlar, diyor.
-Önemli olan sadece anlar.
Merkezefendi sizin için dinledi
The Growlers – Going Gets Though
Reverend Beat Man – Bring It Back
King Krule –Easy Easy
Joe Strummer – Sleepwalk
New Model Army – Far Better Thing
The Growlers – Shadow Woman
Don’t Cling To Life - The Murder Capital
Marc Ribot, Los Cubanos – Esclovo Triste
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder