Bir metindeki yazılmayanlar pek akla gelmez!
Yazar açısından bir meseledir kuşkusuz, ama okur doğal olarak bu konuya pek kafa yormaz.
Yazar açısından bir meseledir kuşkusuz, ama okur doğal olarak bu konuya pek kafa yormaz.
En son yazımın sonuna fark etmeden yıllar sürecek uzun bir
sus koymuşum.
Üzgün olduğumu söylemek gereksiz geliyor.
Üzgün olduğumu söylemek gereksiz geliyor.
Ara sıra dönüp sana yazdıklarıma baktığımda hala hoşuma
gidenler olduğu gibi okuduğumda hiç keyif almadıklarım, saçma bulduklarım da az
değil. Doğrusu geçen süre zarfında bir
şeyler yazmayı çok denesem de bir türlü ortaya “tamam, oldu” diyebileceğim bir
metin çıkmadı. Çabalarım hep sonuçsuz kaldı. Bir süre sonra da denemekten
vazgeçtim.
Yazılabilecek her şeyi zaten yazdığımı söyleyip kendimi daha da komik duruma düşürmek istemiyorum. Böyle bir ifade kuşkusuz tam bir budalalık olurdu!
Yazılabilecek her şeyi zaten yazdığımı söyleyip kendimi daha da komik duruma düşürmek istemiyorum. Böyle bir ifade kuşkusuz tam bir budalalık olurdu!
Seninle, bu yazdıklarımın buluşmasını sağlayan olaylar
zinciri yaklaşık bir yıl önce başladı.
Giriş/Tanışma
Jean de la Bruyere “Bazı insanların ünü ve değeri iyi yazmalarındandır,
diğerlerininki ise hiç yazmamalarından” demiş.
Bu iki ucun arasında, kulakları sağır eden bir gürültüyle, bin
yıllardır sonu başı görünmeyen bir insan seli akıyor; İşte bu yazılar o akıp
giden insan selinden yükselen ve umutsuzca kendini duyurmaya çalışan cılız haykırışlardan
bazılarıdır.
Bu metinlerin neden sana teslim ediliyor olduğu, ulaşma şekli, kimin
yazdığı, orijinal olup olmadığı, vesaire sorular, devamını okursan fark
edeceğin gibi hiçbir zaman cevaplanmayacak.
Bu metinlerle ne yapacağın senin kararın; Okumadan yırtıp atabilir veya okuyup kendine saklayabilir, kendi yazdıklarınmış gibi başkalarıyla paylaşabilirsin.
Sana kalmış!
Artık onlar senin ve hepsi sana ulaşana kadar gelmeye devam edecekler.
Bu metinlerle ne yapacağın senin kararın; Okumadan yırtıp atabilir veya okuyup kendine saklayabilir, kendi yazdıklarınmış gibi başkalarıyla paylaşabilirsin.
Sana kalmış!
Artık onlar senin ve hepsi sana ulaşana kadar gelmeye devam edecekler.
Yukarıdaki metinle karşılaşmam hiç de olması gerektiği gibi
mıstık bir ortamda veya biçimde gerçekleşmedi. Tuvalette oturmuş İspanyol bir
yazarın kitabını karıştırıyordum. Yapmamayı yeğlerdim.
Biten tuvalet kâğıdının yerine açtığım yeni paketten çıkan kokulu tuvalet kâğıtlarının üzerindeki el yazmaları ilgimi çekti.
Biten tuvalet kâğıdının yerine açtığım yeni paketten çıkan kokulu tuvalet kâğıtlarının üzerindeki el yazmaları ilgimi çekti.
Ve okumaya başladım.
Okudukça temizlendiğimi daha da arındığımı hissettim.
Merkez Efendi senin için dinledi, ama artık Spotify’dan
Xploding Plastix – Kissed by kisser
Bullion – Say goodbye to what
Peeping Tom- Mojo
Chris Cornell – Sweet Euphoria
J Roddy Waltson and the business
Ian Brown – Corpses in their mouths
Bu yazı Enrique Vila-Matas Bartlebery ve Şürekâsı olmasa mümkün olmazdı. (Merkez Efendi’nin bu kitabı okuduğu boş bir iddiadan öteye gidemez)
1 yorum:
Yine, yeniden, yeni yazılarınız "hayır"lara vesile olsun hocalarım...
Bir şey yapması istendiğinde Katip Bartleby "Yapmamayı
Yeğlerim" yanıtımı verirdi. Bu fısıltı zamanla, "fırlatılıp atıldığımız" bu dünyanın yüzüne karşı söylenmiş en şiddetli "hayır"lardan biri oldu.
Peyami Safa, featuring Enrique Vila Matas
Yorum Gönder