Salı, Kasım 25, 2014

Giriş/Tanışma


Bir metindeki yazılmayanlar pek akla gelmez!
Yazar açısından bir meseledir kuşkusuz, ama okur doğal olarak bu konuya pek kafa yormaz.
En son yazımın sonuna fark etmeden yıllar sürecek uzun bir sus koymuşum.
Üzgün olduğumu söylemek gereksiz geliyor.
Ara sıra dönüp sana yazdıklarıma baktığımda hala hoşuma gidenler olduğu gibi okuduğumda hiç keyif almadıklarım, saçma bulduklarım da az değil.  Doğrusu geçen süre zarfında bir şeyler yazmayı çok denesem de bir türlü ortaya “tamam, oldu” diyebileceğim bir metin çıkmadı. Çabalarım hep sonuçsuz kaldı. Bir süre sonra da denemekten vazgeçtim.
Yazılabilecek her şeyi zaten yazdığımı söyleyip kendimi daha da komik duruma düşürmek istemiyorum. Böyle bir ifade kuşkusuz tam bir budalalık olurdu!
Seninle, bu yazdıklarımın buluşmasını sağlayan olaylar zinciri yaklaşık bir yıl önce başladı.

Giriş/Tanışma


Jean de la Bruyere “Bazı insanların ünü ve değeri iyi yazmalarındandır, diğerlerininki ise hiç yazmamalarından” demiş.

Bu iki ucun arasında, kulakları sağır eden bir gürültüyle, bin yıllardır sonu başı görünmeyen bir insan seli akıyor; İşte bu yazılar o akıp giden insan selinden yükselen ve umutsuzca kendini duyurmaya çalışan cılız haykırışlardan bazılarıdır.

Bu metinlerin neden sana teslim ediliyor olduğu, ulaşma şekli, kimin yazdığı, orijinal olup olmadığı, vesaire sorular, devamını okursan fark edeceğin gibi hiçbir zaman cevaplanmayacak. 

Bu metinlerle ne yapacağın senin kararın; Okumadan yırtıp atabilir veya okuyup kendine saklayabilir, kendi yazdıklarınmış gibi başkalarıyla paylaşabilirsin. 

Sana kalmış! 

Artık onlar senin ve hepsi sana ulaşana kadar gelmeye devam edecekler.

Yukarıdaki metinle karşılaşmam hiç de olması gerektiği gibi mıstık bir ortamda veya biçimde gerçekleşmedi. Tuvalette oturmuş İspanyol bir yazarın kitabını karıştırıyordum. Yapmamayı yeğlerdim.
Biten tuvalet kâğıdının yerine açtığım yeni paketten çıkan kokulu tuvalet kâğıtlarının üzerindeki el yazmaları ilgimi çekti.

Ve okumaya başladım.
Okudukça temizlendiğimi daha da arındığımı hissettim.  

Merkez Efendi senin için dinledi, ama artık Spotify’dan
Xploding Plastix – Kissed by kisser
Bullion – Say goodbye to what
Peeping Tom- Mojo
Chris Cornell – Sweet Euphoria
J Roddy Waltson and the business
Ian Brown – Corpses in their mouths

Bu yazı Enrique Vila-Matas Bartlebery ve Şürekâsı olmasa mümkün olmazdı. (Merkez Efendi’nin bu kitabı okuduğu boş bir iddiadan öteye gidemez)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Yine, yeniden, yeni yazılarınız "hayır"lara vesile olsun hocalarım...

Bir şey yapması istendiğinde Katip Bartleby "Yapmamayı
Yeğlerim" yanıtımı verirdi. Bu fısıltı zamanla, "fırlatılıp atıldığımız" bu dünyanın yüzüne karşı söylenmiş en şiddetli "hayır"lardan biri oldu.

Peyami Safa, featuring Enrique Vila Matas