Cuma, Haziran 29, 2007

Yazmak yaşanmayan hayattan bir çeşit intikam almaktır


"Yazmak yaşanmayan hayattan bir çeşit intikam almaktır." Böyle demiş Orhan Pamuk. Bu lafta büyük bir doğruluk payı olduğunu kabul etmek lazım, Orhan Pamuk'u sevsek de sevmesek de.
Yazan kişi bir biçimde intikam alır hayattan, yaşayamadıklarını yazar, yaşamak istediklerini dile getirir. Bir de tabii ki geçmişte yaşayıp da bugün yinelemek istediklerinden bahseder. Yazarken, gündelik anlamıyla yaşamayı da bırakır yazar kişi. Yapabileceği diğer şeyleri bir kenara bırakır. Gündelik hayatın zevklerini almak için harekete geçmek yerine onlardan bahseder, acıları yaşamak yerine, dile getirir. Arkadaşlarıyla birarada olabileceği, sinemaya gidebileceği, spor yapabileceği veya herhangi bir cinsel aktivitede bulunabileceği halde yazmayı seçer. Arkadaşlarını yazar, filmleri yazar, seksten bahseder. Hayata uzak olduğu kadar yakındır da. Yaşamadığı halde düşündüğü için bir adım öne geçmiş olabileceğini sanar. Aslına bakarsanız, düşünmek ve yazamak onun için yaşamaktan biraz daha değerlidir. Fikirlerini kimsenin müdahalesi olmadan özgürce dile getirmek, fantezilerini şekillendirmek veya başlı başına bir yaşam kurgulamak, onun için konuşmaktan, fantezileri yatağa taşımaktan veya hedeflerine ulaşmak için çalışmaktan daha değerlidir. Bir tür kandırmacanın içindedir. Kendisine oynadığı bir oyunu, bu oyunun farkında olduğu halde, yaşamın ta kendisi olarak algılar. Biraz yukarıdan bakar diğerlerine, yazarken hepsinden daha iyi yaşattığı için hayatı; diğer insanların hatalarını kurgularında tekrarlamadığı ya da kurgularını bu hataların açık ifadeleri üzerine kurduğu için. Yaşam onun için sanki yaşanması gereken bir şey değil de yazılması gereken bir şeydir. Ama yaşamadıklarının, yaşayamadıklarının da farkındadır. Kendini kandırdığını bilir. Bu yüzden hüzünlüdür yazar, tıpkı filozoflar gibi. Diğerlerinden daha fazlasını kavrayıp, daha azını yaşayabildiği için hüzünlüdür. Üstelik yalnızdır da. Düşünmek ve yazmak yalnızlık gerektirir. Etrafındakilerle asıl ilişkisini yazıları aracılığıyla kurar. Yazdıklarını anlatmakta güçlük çeker. İletişim kurmakta güçlük çeker. Birçok şeyi söylemez, düşünür. Gülümser. Sonra bunu yazarım der. Bir kenara not eder. Ancak her şeyi de yazmaz. Gönlünce yaşamasına, yazmasına engel olacak şeyleri yazmamayı tercih edebilir veya asıl yazmak istediklerini yazmaz da yaşayamadıklarını yaşayabilmek için yazar. Her halükarda, yaşamla ilgili bir sıkıntısı vardır. Onu yaşamak istediği kadar, ondan nefret eder. İntikam almak istemesinin nedeni, kurguladığı gibi yaşamayı becerememesidir. Beceremedikçe yazar, yazdıkça yaşayamaz. Kafasındaki dünya gerçek yaşamdan yavaş yavaş uzaklaşır. Doğrular, yanlışlar, idealler şekillenir kafasında. Fakat bunları gerçek hayatta bulamaz. Uzaktan bakar hayata ve yazarak intikamını aldığını sanır.
Dedim ya doğruluk payı var Orhan Pamuk'un lafında diye, doğruluk payı olan şeyde yanlışlık payı da vardır. En çok da buna sinir olur yazar. Sonra tekrar yazar: Masturbasyon sevişilemeyen kadından (erkekten) bir çeşit intikam alma yoludur. Bir daha yazar: Koşmak ulaşılamayan yerden bir çeşit intikam alma yoludur. Tekrar yazar: Uçmak üzerinde yürünemeyen yer küreden bir çeşit intikam alma yoludur. Yazar: Yapmak yapamadığımızdan bir çeşit intikam alma yoludur. Yazar: İntikam almak intikam alamadığımızdan bir çeşit intikam alma yoludur. Demek ki yazar, intikam almak için yazmaktadır. Sinirleri bozulur ve yazmayı bırakır.

1 yorum:

merkezefendi dedi ki...

Dahası, yazmak, bir meydan okumadır, bir seçimdir. Yazmak: Kendini, kendine ve diğerlerine anlatmanın kağıt üstüne düşen kısa yoludur bazılarınca. Yazmak: Sessiz bir çığlıktır çoğunlukla içimizden okuduğumuz. Yazmak safça anlaşılmayı beklemektir; Hayatın gerçekliği içinde bir umutsuzluktur çoğunlukla, bu anlamıyla da bir ertelemedir.