Salı, Temmuz 28, 2015

Elpis


Bir kez daha başını kaldırdı okuduğu kitaptan. Yine sonuna gelmişti işte. Geçmiş yüzyıldan kalma bir şarkı
çalıyordu radyoda.

O’nu düşündü.

Bakışlarını pencereden dışarı, yaşadığı kulübenin hemen önünde, kırık dökük iskeleye birkaç gün önce
sürüklenerek gelip takılan yer yer boyaları dökülmüş kırmızı sandala çevirdi. Sandalın kulübeye bakan tarafında
dışarı sarkan küreğin hemen altında beyaz harflerle  suya bir batıp bir çıkan o cümle yazılıydı; Sanki her şeyin bir nedeni varmış gibi...
Tekrar kitaba döndü ve bir kez daha en başından okumaya başladı.
Her şeyden haberi olan rüzgar kulübenin hemen yanında göğe yükselen çam ağacına bu öykünün sonunu usulca
fısıldadı.
Her kısa hikaye aslında uzun bir geçmişi saklar diye tekrarladı içinden ilk cümleyi. Kendi geçmişini düşündü
okuduğu kitaba belli etmemeye çalışarak.
Kitap O’nu merak ediyordu aslında. O’nun kim olduğunu öğrenebilmek için daha önce kitabı okuyan kimsenin
farkına varamadığı ne kadar sırrı varsa açık etmeye hazırdı. Ama henüz O bir kişi değil belki sadece bir
duyguydu.
Başını kaldırdı okuduğu kitaptan. Bir kez daha sonuna gelmişti. Radyoda çalan şarkı gökyüzünde beliren
dolunayı selamlamakla meşguldü.
Bakışlarını pencereden dışarı, yaşadığı kulübenin hemen önünde, kırık dökük iskeleye birkaç gün önce
sürüklenerek gelip takılan yer yer boyaları dökülmüş kırmızı sandala çevirdi. Sandalın kulübeye bakan tarafında
dışarı sarkan küreğin hemen altında beyaz harflerle  suya bir batıp bir çıkan o cümle yazılıydı; Sanki her şeyin bir
nedeni varmış gibi...
Birden dolunayın aydınlattığı sandalda, başında renk renk çiçeklerden bir taçla O’nu fark etti.
Uzun süredir dışına çıkmadığı kulübenin önündeki kırık dökük iskeleye yanaşmış kırmızı sandala, hemen 
karşısına oturup elindeki kitabı biraz da çekinerek usulca O’na verdi. Rüzgar ikisinin de yüzünü hafifçe
okşuyordu.
Sandal yavaşça iskeleden uzaklaşırken, O elinde tuttuğu kitabı okumaya başladı; Her kısa hikaye aslında uzun
bir geçmişi saklar diye tekrarladı ilk cümleyi.
Kitap O’nu hemen fark edip, daha önce kimseye açmadığı tüm gizlerini açığa vurdu.
Yavaşça kıyıdan uzaklaşan sandalda bir yandan yaşadığı kulübeye bakıyor bir yandan da karşısında oturan
O’ndan kim bilir kaç defa okuduğu kitabı hayretle sanki ilk defa duyuyormuşçasına dinliyordu.
Ağacın yapraklarına sürünerek gezinen rüzgar, bir an, gözden kaybolmak üzere olan sandala bakıp kendini
kulübenin bacasından aşağı bıraktı. Kulübenin ortasında tahta bir iskemle ve masa, üstündeyse bir kitap vardı.
Esen rüzgarla kitabın sayfaları hareketlendi. Rüzgar açık kapıdan kulübeyi terk etmeden önce kitabın son
cümlesini tekrarladı.
Sanki her şeyin bir nedeni varmış gibi.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Merkezefendi sen yaşlanmışsın:(